Köşe YazarlarıManşet

Gençler Yetişirken…

Merhaba sevgili voleybol severler,

Voleybolun gün geçtikçe yaygınlaştığını görmek gerçekten çok sevindirici. Kadın voleybol Milli Takımımızın başarıları, kulüp takımlarının senelerdir Avrupa ve Dünya arenasında elde ettiği kupalar, madalyalar ve bu sezon itibariyle daha da artan televizyon yayınları sayesinde özellikle kız çocukları arasında çok popüler olmaya başladı. Etrafımda, kendine birçok sporcuyu rol model alan genç kız var.

Eskiden akademik başarısından geri kalacak kaygısıyla spor yapmak isteyen çocuklara genellikle aileleri engel olurdu. Hem sistemin getirdiği zorluklar ve uyumsuzluklar, hem de çevrenin destek vermemesi yüzünden sevdiği sporu terk etmek zorunda kalan yetenekli insanlar var.

Başka bir senaryoda da okul yaşamında çok başarılı olamayan çocuk, yetenekli ise sporcu olur algısı vardı. Sanki sporcu olmak sadece fiziksel kapasiteye bağlıymış da zeka, disiplin, çalışkanlık ve sebat etme özelliklerini barındırmıyormuş gibi!

Neyse ki, sonrasında artık sporculara akademik eğitim bursları veren liseler, üniversiteler hatta yurtdışında eğitim alma fırsatları oluşmaya başladı. Gençlerin önünde eğer faydalanmak isterlerse sayısız eğitim fırsatı oluştu. Belki biraz da olsa ikisi arasında seçim yapma zorunluluğu bakış açısı kırılmış oldu. Hem eğitimcilerin, hem de spor kulüplerinin işbirlikleri ile voleybol sporu sanırım ülkedeki en çok üniversite mezunu sporcu sayısına sahip olabilir. Bu arada en başarılı takım sporu olmaya da yıllardır devam ediyor. Yatırım ve pastanın boyutu tabi ki endüstri halini almış branşların yanında oldukça küçük olmasına rağmen.

Sadece son gelinen durumda fark ettiğim ve aslında şaşkınlıkla izlediğim bir konu daha var. Artık aileleri tarafından desteklenen gençler voleybol oynamaya başlıyorlar ve her türlü imkana da sahip oluyorlar. Bu çok güzel bir durum kesinlikle. Ama bu sefer de aileler biraz talebi arttırıp çocukların mutlaka profesyonel sporcu olması gerekiyormuş gibi bir baskıya başlıyorlar. Yani işin dengesi biraz da ters yönde kaçabiliyor bu durumda. 12-13 yaş grubundaki çocukların velilerinin antrenörden, kulüpten şikayet ettiklerini veya haksızlık edildiği ile ilgili sızlandıklarını duyuyoruz. Tribünde maçlarını izlerken keyif alarak etkinliği izlemek yerine hırslanan insanlar, takımı değil sadece çocuğunu destekleyen ve oyuncu değişikliğini haksızlık olarak gören veliler görüyorum.

Sorsanız belki o genç o sahada olmaktan zaten çok mutlu, belki takım arkadaşlarını da çok seviyor ve takımdaşlık hissini öğrenmeye başlamış bile olabilir. Zaten voleybol da bu hissin en yoğun hissedildiği, ancak beraber güçlenirseniz yol alıp başarılı olabileceğiniz bir spor. Bireysel özelliklerin sabırla geliştirildiği ve sonra da takım oyununa adapte edildiği bir branş. Ne kadar senkronizasyon, işbirliği ve yardımlaşma varsa o kadar başarılı olunabiliyor. Ama henüz o yaşta birbirine karşı hoş olmayan duygu ve düşüncelere girmesi hem spor yaşamı, hem de bireysel yaşamı için olumsuz sonuçlara sebep de verebilir.

Üzerine bir de sürece güvenerek, antrenmanlarına istikrarla devam ederek, yeteneklerini geliştirerek adım adım gitmek yerine o süreci bir an önce geçip profesyonel olma kaygısı eklenirse çok verimli bir altyapı oluştuğuna inanmıyorum. Herkes profesyonel olmak için de spor yapmak zorunda değil, sporun kazandırdığı sayısız nitelik ve imkan bile çok büyük bir kar.
Hayat çok uzun ve onu bir sprint gibi koşup tüketmeye çalışmak sadece bitkinlik yaratır. O uzun maratonda sürece odaklanmak, özellikle de genç arkadaşlarım için hem maddi, hem manevi daha doyumlu bir spor hayatı oluşturur fikrindeyim.

Sevgilerimle…
Zeynep Seda Uslu

 

Daha Fazla Göster

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

Başa dön tuşu