Cesar Hernandez Gonzalez’e göre VakıfBank’ın sırrı
Cesar Hernandez Gonzalez, Kore kadın milli takımının yeni oluşumundan sorumlu yeni atanan baş antrenörü. Cesar aynı zamanda Türkiye’nin en büyük takımlarından Vakıfbank’ta yardımcı antrenör ve veri uzmanıdır.
Bu Masterclass’ın en kapsamlı kısmı Cesar’ın veri analizine nasıl yaklaştığı hakkında olacak. Cesar, dünya çapındaki voleybolda veri analizi konusunda en büyük uzmanlardan biri olarak adlandırılabilir.
Bazı ‘veri’ konuları…
- Profesyonel ekiplerin kazanmasını sağlayan temel veri noktaları nelerdir?
- Vakıfbank rakip takımların pasör rotasyonlarını kendilerine göre nasıl değerlendiriyor. Burada nasıl bir avantaj elde etmeyi planlıyorlar?
- Oyuncu performanslarını nasıl değerlendirirler (bir libero MVP olabilir)
- Spesifik veya arzu ettikleri kadrolar için nasıl transfer yapıyorlar?
Gonzalez, üniversitede bir hocasının sayesinde voleybola başladı. Voleybolcu değildi çünkü yaşadığı şehirde voleybol yoktu. Futbol ve basketbol oynuyordu. Birçok spor yaptı ve hep sporla iç içeydi.
Üniversiteye başladığında voleybol dersleri vardı çünkü spor bilimleri okuduğu için voleybol müfredatın bir parçasıydı.
Antrenman yapmaları gereken ilk gün voleybol hakkında hiçbir şey bilmediğini düşündü. Kuralları bile.
Ama öğretmeni İspanyol milli takımında bir oyuncuydu ve milli takımın teknik direktörüydü. 70’li yıllarda milli takım kaptanıydı. Ve o harika bir öğretmendi. Böylece voleybolu o yıl keşfetti.
Voleybolda teknik olarak süper hassas olmalısınız ve taktik olarak, birçok seçenek var. Bu yüzden üniversitedeki üçüncü yılında daha fazla uzmanlaşmak için 11 spor arasından seçim yapması gerekti. 11 spordan 3 tanesini seçmek zorundaydı ve 4. ve 5. yılda bir sporda uzmanlaşmak zorunda kaldı.
Ve onun için, o ikinci yıldan sonra, bu sporun voleybol olması gerektiği oldukça açıktı.
Gonzalez, üniversiteye girdiğinde öğretmen olmayı planlamıştı çünkü öğretmeyi çok seviyordu. Bu yüzden, sporu sevse bile bir lisede öğretmen olarak çalışmak isteyeceğini düşündü ama profesyonel koçluğu hiç düşünmedi. Onun için yüksek performanslı sporlar, bulunduğu yerden çok uzakta olan bir şeydi. Bu seviyeye geleceğini hiç düşünmemişti.
Üniversiteyi bitirdiğinde 2000 yılıydı, nasıl ve kiminle bilmiyor ama olimpiyatlara gitmek istediğini söyledi. Olimpiyatlar sırasında yedek kulübesinde oturmak istiyordu. Bunu nasıl yapacağını ise bilmiyordu. Hiçbir şey ya da hiç kimseyi tanımıyordu ancak bu hedefe ulaşmak istiyordu.
O zamanlar onu kimse tanımıyordu çünkü bir oyuncu değildi. Yani voleybol sahnesine tam olarak bir yabancıydı. Kimse onu tanımıyordu kendi şehri Madrid’de bile. Madrid’de birçok voleybol kulübü vardı. Oraya gitti ve onlara ‘Antrenmanı görmek istediğini söyledi. Onu kimse tanımıyordu ama onun hayalinde olimpiyatlarda olmak isteği vardı.
Ve tüm zorluklara ve oyunların ertelenmesine rağmen Tokyo 2021 geldi. Belki de hak ettiği ilk olimpiyat oyunlarını iptal ederler diye düşünüyordu. (Cesar 2019-2021’de Kore takımının yardımcı antrenörüydü)
Şimdi ise şampiyonlar ligini kazanmak istiyor ve baş antrenör olarak Güney Kore ile çalışacak. Yani bir rüyayı bitirdiğinizde, hemen bir diğeri ortaya çıkacaktır. Onu motive eden şey bu idi.
‘Olasılık kavramlarını’ çözmek, daha fazla veri setini kontrol etmek ve daha fazla veriyi bir araya getirmek istiyordu. Böylece daha fazla takım verisi toplayarak Kore ile iyi performans göstermek ve Kore’de milli takımı geliştirmek istiyor.
Daha önce Cesar’a biri Tokyo’ya gideceksin ve Sırbistan’a karşı yarı final oynayacaksın dese idi imkansız derdi. Ama başardılar.
Cesar’ın deneyimleri, tanıdığı tüm insanlar ve gittiği tüm yerlerdi. Şayet voleybol için yaptığı tüm seyahatlerden kazandığı deneyimleri geri ödemek zorunda kalsaydı, bunu kesinlikle geri ödeyemezdi.
Cesar, Vakıfbank’da analiz sonucunda ortaya çıkan bağlantıyı bulmaya çalışır ve bunu nasıl uygulamaları gerektiğine ve bunlara nasıl uyum sağlamaları gerektiğine karar verir. Bu verilerle, maç esnasında neler olacak mümkün olduğunca bunu tahmin etmeye çalışır.
Onun için veriler küçük bir poşet şekeri açıp bir masanın üzerine döktüğünüzdeki gibidir. Bunu 100 farklı şeker torbasıyla yaparsanız, şekerin piramidal şekli her zaman kendisini oluşturacaktır.
Her zaman aynı resmi elde edersiniz ve bu normal dağılım olduğu için, her zaman aynı olacaktır.
Bu yüzden yüz “dökümü” analiz ederseniz, diyeceğiniz şey yüz tanesi de aynı olmalı şeklindedir. Ama her yüz dökmede sadece bir parça şekeri kontrol ederseniz, her zaman farklı bir konumda olacağını görürsünüz.
Dolayısıyla bu sezon Vakıfbank’ın oynadığı 55 maçı incelediğinde bu Cesar’a “Vakıfbank hakkında” bir fikir veriyor.
Şayet Cesar, bir tek maçı kontrol ederse o tek maç her seferinde farklı bir görünüş ortaya koyar.
Çünkü takım her zaman aynı şeyi yapmaz. Bir gün pas dağıtımında iyi olur bir gün hücumda daha iyi olur, bir gün savunmada biraz daha fazla mücadele eder, diğer bir gün ise blokta 4 numaralı pozisyondaki oyuncu orta oyuncudan daha iyi iş yapar. Yani her maç ve her sayı farklı bir konumdadır.
Cesar’ın işi, takımın hangi seviyede olduğunu bilmek, olması gerekli olan yere ulaşmak için neyin eksik olduğunu bulmak ve rakiplerinin oyununu analiz etmek ve buna nasıl cevap vermeleri gerektiğini bulmaktır.
Mesela Cesar final serisinin son maçı için Fenerbahçe’yi analiz ederken Giovanni’ye Fenerbahçe’nin yapabileceği tek şeyin, daha fazla hata yapacaklarını bilseler bile deli gibi servis atmak olduğunu bu şekilde takımı kırmaya çalışacaklarını söyledi.
Vakıfbank’ın fikri Fenerbahçe’nin ortalarını çok fazla takip etmemekti, çünkü onlarla çok fazla oynamıyorlardı ve o kadar da iyi performans göstermiyorlardı.
Cesar’da Giovanni’ye deli gibi servis atacaklarını ve servisle kendilerini zorlayabileceklerini söyledi. Ve hücumda sahip oldukları tek çıkış yolunun ortaları ile daha fazla oynamak olduğuydu. Çünkü Fedorovtseva ve Varga ile oynamaya devam ederlerse onları kontrol edeceklerdi. Rakamlar ona başka seçeneklerinin olmadığını da söylüyordu.
Standartlarımıza göre oynarsak ve servis hatalarımızı bir adım aşağı indirirsek 20 hata yerine 15 gibi kazanma olasılıkları daha yüksek olacaktı.
Bu yüzden tüm bu bulguları sabahları maçtan önce Giovanni’ye anlatıyor. Oynadıktan sonra ve bunun uygulanıp uygulanmadığını gerçek zamanlı olarak kontrol ediyorlar.
Gabi’nin Vargas karşısında %50 ile hücum etmesi ve blok yapması kolay değil. Kolay değil, ama bu Gabi. Cristiano Ronaldo neden böyle oynayabilir? Çünkü o Cristiano Ronaldo, dünyanın en iyi oyuncusu. Gabi için de durum aynı. Gabi olduğu için yapabilir.
Aynı performansı Tuğba’dan da istesem, belki Tuğba onun seviyesinde Gabi gibi oynayamaz. Çünkü Tuğba, Gabi ile aynı şekilde oynayabilirse, Tuğba ilk altıda olurdu.
Yani sisteme başka bir oyuncu koyduklarında , bunu belki başka bir oyuncu ile dengelemeleri ya da standartları korumak için oyun şeklinin değişmesi gerekiyor. Bazen takım standartlarının üzerinde performans gösteren oyuncular oluyor. Final serisinin 3. maçında Tuğba oyuna girince böyle oldu ve %70 hücum performansı ile oynadı.
Her oyuncu oynamış olsaydı, %70’te performans gösterir miydi? Hayır, ama harika bir iş çıkardı. Bunun olması için sürekli çalışmak gerekir her gün, her gün çalışmak. Tek parça şekerdi ve Tuğba %70 performans gösterdi.
Ama Tuğba’nın tüm sezondaki performansına bakarsanız %45 rakamını görürsünüz. Çünkü Tuğba’nın sezon boyunca Vakıfbank’taki resmi sadece bir şeker parçası değil, bütün parçaların bir araya gelmesi ve bu normal dağılımı gösteriyor.
Cesar için önemli olan, verileri sahada ortaya koyabilmek. Antrenörüne ne yapmamız gerektiğini anlatabilmek için.
Conegliano maçı ise tamamen farklı. Bu maçın hikayesi başka bir şekilde olacak. Çünkü Conegliano’nun çok farklı özellikleri var. Daha hızlı oynuyorlar. Daha çok orta oyuncular ile oynuyorlar. Geçiş hücumlarında daha iyiler, bu da onları birlikte daha dengeli hale getiriyor.