Merhaba Değerli Voleybol Severler,
Ağabeyimin vefatı ile çok üzgün geçirdiğim günleri yaşamaya devam ederken; normal hayata geçişe zorlandığımı hissettiğim bir ruh hali ile gelmiştim Eczacıbaşı Dynavit sezon açılışına.
Haftalar öncesinden anlaştığımız gibi sitemize yazıları ile destek vermeye başlayacak olan, maraton koşmaya niyetlendiğim yıllardaki antrenman arkadaşım sevgili Tufan Alatan’ın ilk paylaşımını gerçekleştireceği etkinlikte buluştuğumuzda böyle bir söyleşi çıkacağını tahmin edemezdim.
Tufan’ın 1986 yılında ODTÜ’yü bitirdikten sonra teknoloji sektörünün can damarı şirketlerde üst düzey yöneticilik yapması, triatlet olarak sporun içinde yer aldığı gibi içindeki voleybol sevgisini minik yavrusuna aktarmak için yıllarca salonlara taşındığı günlerin de yakın takipçisi olarak ortaya nasıl bir eser çıkacak diye merak ediyordum.
Evet, gerçekten de az sonra okuyacağınız söyleşi, belki de bugüne kadar okuduğunuz söyleşilerden çok farklı gelecek size!
Ama söyleşinin bir tarafı voleybolu çok seven ve voleybol sevgisini yeni bir tezahür şekline büründürmek isteyen üst düzey bir yönetici, diğer tarafında dünyanın en önemli pasörü olunca ve de bir de işin içine neredeyse akraba çıkacak kadar bir memleketçilik olayı girince ortaya çıkan bu deneyimi keyifle okuyacağınızı düşünüyorum.
Sevgili Tufan ve Maja Ognjenovic’in aldığını keyfi sözcüklerde bulmanız dileği ile…
Savaş Eskigülek
Maja ile Çok Özel….
1 Ekim Cuma saat 15.00, Eczacıbaşı Dynavit sezon açılışı için Ayazağa Spor Salonu’nda gidiyorum. Evime yakın olduğu için yıllarca kızımı Cumartesi, Pazar bu salona getirdim ama bu sefer başka ve heyecan verici bir iş için gidiyorum, Maja Ognjenovic ile mini bir röportaj da yapacağım.
Volaybolaktuel.com sahibi arkadaşım Savaş Eskigülek ile telefonlaşıyoruz. Sezon içinde maçlar sırasında pandemi nedeni ile pek görüşemedik ama bu sefer salonda buluşacağız.
Biraz gecikerek de olsa giriyorum salona, sevgili Savaş ile maskeli ve sosyal mesafeye dikkat ederek sarılır gibi bir şey yapıyoruz.
Salonun içine mesafeye çok dikkat edilerek 1,5 m ara ile sandalyeler düzenlenmiş, bulduğumuz sandalyeye oturuyoruz.
Bir süre sonra salona oyuncular ve teknik ekip geliyor.
Az sonra Eczacıbaşı Spor Kulübü Başkanı Faruk Eczacıbaşı ve Yönetim Kurulu Üyeleri de geliyor. Başkan, teknik direktör Ferhat Akbaş, takım kaptanları Simge Aköz ve Tijana ‘Tika’ Boskovic yerlerini alıyor.
1999’da beraber katıldığımız bir Microsoft etkinliğinde Bill Gates ile de tanışma fırsatı bulduğum Başkan Faruk Eczacıbaşı, son derece kibar ve akılcı bir konuşma ile yeni sezon ve Milli Takımlar değerlendirmesi yapıyor; Eczacıbaşı’nın neredeyse 50 yıldır Türk Voleyboluna katkısı ile genç kızları destekleyen bir organizasyon olduğuna dikkat çekiyor.
Ferhat Akbaş daha sonra takım ile ilgili çok başarılı, sakin ve kendine güvenli bir değerlendirme yapıyor. En sonunda da kaptanlar üzerlerine düşen sorumluluğun farkında olduklarını ve kulübü daha üst seviyeye taşımak istediklerini belirtiyorlar. Tüm ekibin fotoğraf çekimi ile ben sıramı beklemeye başlıyorum.
Az sonra Maja yanında ekipten biri ile geliyor ve de tahmin ettiğim gibi aklımda düşündüğüm tüm soruların uçup gittiğini panik halinde fark ediyorum!
İçimden ‘Hay Bin Kunduz’ diyorum ama Maja son derece mütevazi, sakin ve çekingen diyebileceğim bir eda ile beni de rahatlatıyor.
Ne de olsa karşımda 300 defa Milli olmuş, 37 yaş tecrübesi ve Olimpiyat, Dünya, Avrupa; Milli Takım, kulüpler şampiyonu olmuş bir sporcu var.
Ellerimizi yumruk yapıp ‘Zdravo’ diyorum. ‘Sırpça biliyor musunuz ‘ diyor İngilizce.
Ben anlatıyorum babaannemin, erkek kardeşi ile Türkiye’ye 1910’da geldiğini ve bazı kardeşlerinin halen Novi Bazar‘da yaşadığını yani uzaktan da olsa Sırbistan’da yaşayan kuzenlerim olduğunu öğreniyor.
‘300 kere milli olmak nasıl bir duygu?’ diyorum.
Gülümsüyor, ‘Zevkli, heyecanlı ve yorucu. Genç takım arkadaşlarına örnek olmak, profesyonel olma, yaşamına dikkat etmek, kamplar, maçlar, stresli ama bir o kadar da özel anlar‘diyor.
‘Bu takımdaki genç arkadaşların senin gibi bir rol model önlerinde olduğu için çok şanslılar’ diyorum. ‘Biliyorum ama ben de onlar gibi gençken farkında değildim, bazı şeyler varken anlaşılmıyor’ diyor. Kendisine inandığım bir şey söylüyorum, 1976’dan beri voleybol maçları seyrettiğimden kendisine olan sportif hayranlığım için, 1988’deki SSCB’li pasör İrina Kirillova ‘ya benzetiyorum, diğerlerinin sporcu olarak çok iyi olduğunu ama kendisinde çok az kişide olan ‘sanatçı’ bir yön ile oynadığını söylüyorum.
‘Çok teşekkür ederim böyle düşünceniz için’ diyor.
Savaş bu arada benim aslında amatör bir medya yazarı olduğumu aslında üst düzey yönetici olarak teknoloji firmalarında çalıştığımı söylüyor,
‘Evet belli oluyor’ diyor gülerek.
En son 2019 ve 2021 Avrupa Şampiyonalarına getiriyorum sözü.
‘Ankara mı Belgrad mı ortam olarak daha heyecanlı idi ‘diye soruyorum.
‘Belgrad tabii ki ülkem ama Ankara’daki ortam inanılmazdı her an kaybedeceğimizi düşündüm, takım arkadaşlarım ve Tika ile maçı kazandık. Belgrat’ta Türkiye’yi geçmek yine zor oldu ama o rahatlık ile İtalya’ya finalde kaybettik’ diyor.
Ben de gerçekten turnuvadan elensek de Sırbistan’ı bizim kızlar ‘our girls’ olarak gördüğümü, takımdakilerin İstanbul’da oynamış, oynuyor veya oynayacak olduğundan bahsediyorum.
‘Evet, haklısınız biz de burada kendimizi evimizde gibi hissediyoruz’ diyor ve en az 5 yıl daha oynamak istediğini söylüyor.
‘Sezon başladığında maçlarına gelme ve inşallah sezon sonu Belgrad’a kuzenlerime ziyaret sözü ile fotoğraf çekimi ile söyleşiyi bitiriyoruz.
İnsan üst düzey yöneticilik yapınca çok sayıda insan tanıma şansı oluyor. Ve de bir lider kumaşını gördüğü zaman hissediyor. Profesyonellik, kendine bakma, 40 yaşına kadar oynama planı, sakinlik, kendine güven ve en önemlisi kazandığı bu kadar şampiyonluğa rağmen egosuz bir kişilik!
İnsan sadece saygı duyuyor ve bizimle oynadığı her ana teşekkür ediyor.
Tufan Alatan