Peki, Sizin “İdol” Aldığınız Voleybolcu Kim?
Yaş almanın birtakım faydaları var. Mesela on yahut yirmi sene önce hiç duymadığınız veya bir vesileyle bir-iki kere duyduğunuz bir kelimeye bugün birdenbire bol bol rastlıyorsunuz. Bunlardan biri de “idol”. Hatta bir tabir de türetilmiş durumda: İdol almak.
Durup düşününce idol almak denilen şeyin “model almak” olduğunu anlıyorsunuz. Yani bir sporcu “Falancayı idol alıyorum” dediği zaman aslında o kişiyi model almaktan bahsetmiş oluyor. Yani örnek almaktan, onun gibi olmaya çalışmaktan…
Kelime, Latince “idolum”dan geliyor. Anlamı, Kubbealtı Lugatı’nda “bir ilâhın maddî temsili, put” olarak ifade edilmiş. TDK Sözlüğü ise “Çok tanrılı dinlerde tapınılacak nesne” şeklinde bir açıklama yapmış. Dolayısıyla “idol”un dinî bir çağrışımı var ve pagan bir ton taşıyor. Her iki sözlük de edebî eserlerden örnek cümlelere yer vermiş. TDK Sözlüğü, Hüseyin Rahmi Gürpınar’dan “Semahat’in nazarında evvelden ben bir idol idim. Her şeyi benim için feda ediyordu” cümlesini alıntılamış. Kubbealtı Lugatı ise Zülfü Livaneli’den şu cümleleri almış: “Onun idolü annesiydi. Mikis Theodorakis ve Maria Farandouri bu kesimin idolleriydi. Bu idollerin benimle çalışması akıl alacak şey değildi.” O halde neresinden baksak “idol”, yüz-yüz elli yıldır dilimizde yer alıyor. Ancak son yıllarda ağır mesai yapıyor!
Düşünüyorum da bugün yoğun bir şekilde kullandığımız “idol” yerine daha çok hangi kelimeyi kullanıyorduk? Ne diyorduk? Yani birini çok sevip beğendiğimiz ve onun gibi olmak istediğimiz zaman hangi kelimeye müracaat ediyorduk? Aklıma çok da bir şey gelmedi maalesef. Dildeki değişmeler işte böyle durumlara yol açıyor. Yeni kelimeler ya da yeni kullanımlar, çoğunlukla mevcutları unutturup onların yerini alıyor. Bu şekilde de yavaş yavaş anlam kayıpları ve kaymaları oluyor.
Peki birisini model/örnek almak ile onu putlaştırarak/ilâhlaştırarak beğenmek arasında fark var mı? Yani örnek ile idol arasında fark var mı? “Örnek” kelimesinin çağrıştırdığı ölçülülük ile “idol”ün çağrıştırdığı aşırılık, tapınma ve şeklîleştirme üzerinde düşününce, evet fark var! Birisinde akl-ı selim, aklın ve sağduyunun devreye sokulması daha fazla ihtimal dahilinde; diğerinde körü körüne bağlanmak ve sorgulamamak esas. Birinde düşünüp taşınmak, diğerinde kendini kaptırmak… Birinde neyi niye sevdiği üzerinde makul ve dengeli bir görüş, diğerinde şirazesinden çıkmak, ölçüyü kaçırmak… Peki, bu iki anlam setine dayalı davranış şekilleri ne olabilir? Açıkçası, idol filan denince benim aklıma fanatizm geliyor! Kendi fikrinin dışındaki şeyleri beğenmemek geliyor! Kapalılık ve iletişimsizlik geliyor! Kavga-dövüş geliyor!
Savaş kelimesi üzerinde durduğum yazımda da söylemiştim. “Aman ne olacak? Öyle de desek böyle de desek anlaşıyoruz işte!” tavrı bizim işimizi görmüyor. Kelimeler, sırtlarında, karınlarında kendi anlamlarını öyle ya da böyle taşıyıp sağa sola bulaştırıyorlar. Dikkat etmek şart!