Voleybol yayıncılığında spiker sorunu

İş yaşamına atıldığım ilk günlerde işimin bir kısmını, ses stüdyosundaki teknisyenlik oluşturuyordu. Bugünün teknolojisinin çok gerisinde teknik malzeme ile yabancı belgesellerin, tanıtım filmlerinin seslendirme işlerini ufak bir stüdyoda yapmaya çalışıyorduk aynı zamanda o stüdyo hafta sonları özel seslendirme kurslarının ev sahibiydi. Arada ses kontrol için stüdyoya girer, iyi bir test için öndeki kağıttan metni okumaya çalışırdım. Kolay, basit bir iş olmadığını o zaman anladım. Türkçe ne kadar güzel olursa olsun bir de orada o duygu durumuna girmek gerekiyor. Bu seslendirme yapılan her alan için geçerli dilerseniz bir çizgi film seslendirin veya bir mağaza açılışında takdim yapın, olmadı bir spor karşılaşmasını anlatın.
Yakın zamanda bir voleybol maçının anlatımı tartışma konusu oldu. Konuyu tartışmanın merkezi “taraf” kısmından alabiliriz ki evet bu bir sorun ama tam mesele o da değil.
Ben herhangi bir maçı izlerken üç önemli noktaya dikkat ederim. İlki elbette beni maçın içine çekecek anlatım tonu. Bağır çağır bir anlatım rahatsız eder ama vahşi yaşam belgeseli izlerken anlatıcının donukluğunda olmamalı. Aslan avını bekliyor o sırada bir dinginlik olur bir heyecan anıdır, belki kısık sesle konuşmak o görüntünün içine sizi çeker ama bir voleybol maçında güçlü bir bloku bu tonda anlatmamak gerekir. Ama bize sunulan tekdüze anlatımı duru, sade olarak nitelersek ve översek maçın havasını o ekranda yaşamanın tadına yeterince varamayacağımızı bilmeliyiz.
“Arina ligin en iyi manşet alan oyuncularından biri… “Şimdi bunu duyduğunuz zaman maçı anlatan spikerin Türkiye’deki Kadın Voleybol Ligi ile yeni tanıştığını düşünebilirsiniz belki bu bilgiyi biri kulağına yanlışlıkla fısıldamış olabilir veya elindeki istatistik kağıdını yanlış okumuştur. Spikerin hazırlık yapmadan, çalışmadan maça çıkmış olabileceğini düşünmek istemezsiniz. Arina özel bir voleybolcu, çok güçlü yanları var ama manşet onlardan biri değil. Gelişim gösteriyor ama hala istenen seviyede değil. Bu üç Fenerbahçe Medicana maçını izleyen için, tespiti kolayca yapılacak bir şey aslında… Mesela ben Rusya’ya sporda uygulanan ambargo sonucu ne kadardır Milli takımından uzak kaldığının duyulmasını isterim veya kaç yılında voleybola başladığını geçirdiği süreleri ve bunları anlatmak için zaman da var.
Ve üçüncüsü en popüler durum “taraf” olma konusu. Maça tarafsız yaklaşması gereken federasyon yetkilisinden, hakeme elbette yönetmenden spikere herkesin gönül verdiği takım vardır. Ki her zaman konu takım ile ilgili değildir gününü ve geleceğini mesleğinden daha öne koyan kişi güce bakar ve gücün tarafında olmayı yeğler. Ama eğer işiniz tarafsızlık gerekiyorsa bu bir seçim değil bir mecburiyettir. Gerektiğinde tarafsız olamayacaksınız bu işi yapmak zorunda değilsiniz daha iyi seçenekler sizi yaşamda bekliyordur. Yani sosyal medyada dolaşıma giren videoda olduğu gibi Vargas’a blok yapan hayalet değildir. Kanlı canlı bir oyuncudur. İsmi akla gelmiyor olabilir mi sanmıyorum ki öyleyse o da sorundur. Ki tek bir pozisyon değildir. Ve bunu söyleyen, yazanların da bir aklı vardır yani en azından dikkate alınacak kadar.
En başa dönersem ses stüdyosuna girip seslendirme yapan usta tiyatrocuların söylediği şey hep TRT’nin bir okul olduğu idi. TRT yayıncılık konusunda evet okuldu. Kamu yayınında özel yayınların özensizliğine yer yoktu umarım o günlere çabuk dönülür. Dönülmesi zor ise TVF kanalının maçları izlensin daha yetenekli ve yaptığı işe hakim, saygısı olanlar mutlaka vardır.